31 Ocak 2012 Salı

YALNIZLIK

cok yalnizim, mutsuzum
gorundugum gibi degilim aslinda
karanliklarda kaybolmusum
bir isik ariyorum, bir umut ariyorum uzun zamandir
aradikca batiyorum karanlik kuyulara
kimse duymuyor cigliklarimi
duyan aldiris etmiyor cekip kurtarmak istemiyor
bense insanlarin bu ilgisizligi karsisinda ilgiye susamisim
umidimi yitirmisim
biliyorum bir gun dayanamayacak kucuk kalbim
arkami donup inandigim ve guvendigim herseye
veda edeceğim. N.M.

22 Ocak 2012 Pazar

insan...

İnsanlar, evet. O kadar farklılar ki, gözyaşları, ruhları, beyinleri, saçları, gözleri, tavırları, tabi ki de elleri. Çoğu insan görüyorum, insanlara özgü olan bir özellikten biriyle gözümle. Ama o kadar farklı anlamlar getiriyorum ki kişilere, dalıyorlar hiç bi şey umurlarında olmamış gibi, bi yerde yangın çıkıyor ama o insan dalıyor, alis'in harikalar diyarın hansel'le gratel'in çikolata evini yiyiyor.. İnsanlar, ah ne kadar güzelsiniz, aynalar çatlar kıskanmaktan, insanlar çok güzelsiniz... ufak, daha yeni keşfemişsin dünyayı, dünya senin etrafında dönüyor. ahh ne kadar da tatlısın. Büyüme sakın, büyüyen çirkinleşlyor, sen bu dünyanın kötülüğüne kanma ey ufaklık... Küt kesilmiş saçları, meydan okuyor yaşlılığa, güçlü kılıyor kendini, altın küpeleri var zarafet dolu bir kadın, neyi beklediğini bilmiyor. Beklediği gelicek diye yığınlar dolu hayaller kurup, saatine bağırıyor. Çok güzelsiniz.. Zarafetli bayan. İnsanlar, evet. Saçı uzun, aklı kısa, gözü görür, kulağı duymaz. Hepsi insan. insan demişken, kimler mutlu ki bu hayatta, insan mı? İnsan, evet. Oysa ben hiç görmüyorum mutlu bir gülümseme, asık hep suratlarınız, bir yığın et parçası gibisiniz, beslenmek için yemek yerken bedeninin güçlendiği için mutlu olduğunuzu sanıyorsunuz. kelebekler rengarenk olduğu için hanenine 1 dakikalık bir mutluluk ekleniyor. Gülüyorsunuz, kahkalar patlatıyorsunuz, sizi mutsuz edicek hiç bir şey yok. Derken bir sabah kalkıyorsunuz, yatakta tek başına, bir kelebek yeni çıkmış kozağından, güneş mutlu, rüzgar mutlu. Kalktığında yüzündeki o mutsuzluk ne o zaman... Sen güneşin doğuşuna, kelebeğiln uçuşuna mutlu olan, kahkaları havada tutan, bir uyanış mı çekti derin kuyulara, insanlar görüyorum. Mutsuzlar, para harçıyorlar deli gibi, bir anlık mutluluk kazanıyorlar. İnsanlar görüyorum, hayatı anlamışlar, ruhları ağırlaşmış, ölmeyi bekleyen insanlar, ve pizzacı bir çocuk bir anlık mutluluk götOrüyor, kendi mutsuzluğunda... İnsanlar, bir yerden bir yere akın akın giden insanlar. Yürüyen merdivenlerde birbirine çarpan insanlar, sıcak olmasının tek sebebi olan işgalci alışveriş merkezleri. Hayat verilen değerlerden uzak, soğukta intihar eden, kalorifer az yanıyor diye dışarda ölen insanlar... Her an patlaması için deli gibi bulaşık yıkayan kadın, henüz daha 11 yaşında serseriliğin mutlu edeceğini düşünen çocuk. Büyüdüğünde sevgilisi güzel olmadğı için, olsa bile g0zü doymadığ , başka erkeklerin sevgilillerine sarkan kötü çocuk, şerefsiz! Kokuların üstün kıldığı muazzam insan... Bakışlarındaki donukluğu, bir sinç gülümsemesine dönüşen sakin erkek.. Saatlerce sürecek yemeği bir anda kaşıkla ele geçicen insan... YaLNıZLıK GüZeL ŞeY...

21 Ocak 2012 Cumartesi

GAR

Gidenler geri gelir mi bilinmez. O kadar yaşlı göz, dinecek elbet. Uzun saçlar kesilecek. Milli plyango birisine vuracak mutlaka. Anonslar geçicek rüyalarında. Sen hep bir sonraki durakta iniceksin, uykun ağır basıcak gerçeklere... Kar yağışı beklenen bir hayatın içine düşeceksin, donacaksın, ölmeyeceksin... Bavullarında tarif edilmez ağırlık, elinde bir cips ve çok mutsuzsun... Yanına yaklaştımayan tavırların, ayrımcılığın daniskası, önyargılarının esiri olmuş bir adam... Saçları sarı, kırmızı bir montlu kızın soğukla mucadelesi. Bi yerden bi yere gitmeniz için olağanca çağrılar yapan kadın. Güzel gişe memurları, hep güzeller. Nasıl oluyor hiç anlamam, hep aşık olurum. Gişe memurları... Ahh nasılda unutmuşum, bavul şimdi en altındadır, olsun yine de çıkarmam lazım çabaları bir garda. Dünyayı dinlemeyen bir kadın, alis'in diyarında, şapkası var, gözleri yok, kulakları sağır, mutsuz... Sıkılganlıktan belkide belki de, her neyse o adam açmış laptopunu gar'a meydan okuyor, cool... Sürekli küfür eden temizlik görevlisi, fındıkların alasını satan bir abla. Ben kendim için yaşarım tavırları diyen bir kadın, iç dünyası aydınlık, ya dış dünyası, kapatmış kendini, ruhu serbest kalsa neye yarar, bedenin içinde haps olmuş birer cümle. Sevgilisine "gitme" demek isteyen bir adam, lakin bencil olamıyor. Sarı saçlı kız soğuğu yendi. Yanaşan bir tren bacaklarıma kadar. İçi boş ama içi umut dolucak. Yeni insanlar, hızlıca gar'ı boşaltan hızlı ve asi insanlar, kimi mutsuz. İlk defa trene binen küçük kız. Yılların birikimini mutlu olarak geçirmeye çalışan bir tombul teyze. Topuklu bir kadın, pembe montun olmayacak kadar çirkin, sarışın ve umursamaz. Gözleri umut dolu bavul eşeleğen kız, saçları düz, gözleri renkli, konuşan iki kız, dünyaya renk katmaya gelmişler, çok uçmayın demek isterdim onlara, dünya mutsuz, sen mi mutlu olmaya çalışıp etrafına ışık saçamazsın... YaLNıZLıK GüZeL ŞeY...

19 Ocak 2012 Perşembe

1.

Bir sabah yolda yürüme hissi boğdu beni, burnumdan giren soğuk hava ağzımdan artı santigrat olarak geri çıkıyordu ve kısa sürede çektiğim hava oluyordu. Çenemde ki yanma hissi ve sabah tıraş olmanın verdiği saçma güzellik, kulaklarını tıkamayı öğrenmiş bir çocuk, gözleri dolu dolu olmasına karşın ağlamayan bir göz, hepsi toplanmışlar aynı anda bir kaç farklı yerde kurban kesiyorlardı. Karışık hayatların aynı toplantıları, güzel gözlerin saçma mutlulukları. Sessiz çocuğun hırçın dünyası, çikolata mutluluğu, yeryüzü sıcaklığı ve küresel ısınma, enerji sorunu, temiz çevre. Hepsini boş vermiş bir adam. Gözleri hafif kısık ve ağlamaklı, saçları yeni taranmış, kolonya kokusu üzerinden hiç çıkmamış, göz kapakları ağır ve yalnız, iki gözü var ama ikisi de yalnızlığa kurban olmuş. Kırmızı ışık yanıyor. Çocuk ayakkabısı. Yağmur başladı. Şiiii sessiz ol. Siz ne yapıyorsunuz burada. Yalın bir müzik. Son notalarda olan diyez, bemol, oktav korkusu, minöre inememe yavaşlığı, seni düşünmeyen milyonlarca insan. Kalbinde.... YaLNıZLıK GüZeL ŞeY....Memduh UYGUNSUZ...

13 Ocak 2012 Cuma

yalnızlığım ergenlik dönemine girdi, bu yüzden anlaşamıyoruz, sanırım ayrı eve çıkıcam...