10 Aralık 2012 Pazartesi

Pardon evimin önünden geçer mi ?

Bu gün akşam eve gitmek için yola çıktığımda kafamda soru işaretleri belirdi. Yürümek her zaman güzel bir eylem gibi gelse de sanki bu gün biraz zahmetli gibiydi. Ne de olsa bu gün yalnızlığımın 384. günü idi. Çok üstünde durmadım bunun. Tramvay ile yürümek daha cazip gelmişti. Tramvaya doğru ilerlerken yürürken nelerle karşılacağımı düşündüm. Mutlu ve mutsuz yüz ifadeleri yüz ifadeli bir sürü insan görecektim ama en çok dikkatimi yalnızlığına şahit olduğum insanlar çekecekti. Bir süre aklımla kavga ettim ulu orta herkes bize baktı, ben utandım. Sonra arkamı döndüm ve dedim ki kendime oğlum sen bu düşüncelere dalma kafayı yersin dedim, felsefeye bile dalarsın bu gidişle ne haddine! Çok sürmedi zaten sıyırdım geçtim bunları. Heh tramvayda geldi zaten, kısa ve zahmetsiz bir iş artık eve gitmek, lakin tramvayda tek muhatap olduğum şey camda ki ben... Camda bir ben belirdi, aklımı kemirdi. Dedi ki: Ne monoton adamsın be mübarek. Eve gidip ne yapacaksın, git sinemaya yada bir cafe'ye otur, kitabını oku, film izle... Tramvay durdu yanımda ki kız ayağıma bastı, çok umursamadım bunu... Şimdi evde beni bekleyen monotonluktan sıkılmış eşyalar topluluğuna katılacaktım, neredeyse hepsi mutsuz. Isıtıcı daha bi kızgın tabi... Mutsuzluk monotonluktan doğuyor sanırım. Pardon inebilir miyim ? Uzun sürmedi eve gelmem. Yine yazarım, kapıyı açmalıyım... Basit bir adamın günlüğü..

12 Kasım 2012 Pazartesi

Yalnız bir adam tanıdım, Yüreği pamuktan. Gönlü harap olmuş yorgunluktan. Ellerindeydi kalbi, Tanıyan herkes onu severdi. Anlattıkları can kulağıyla dinlenirdi. O nasıl bir hüzündü,o nasıl bir bakış, Belli ki çok şey görmüş, Çok şeyler yaşamış. İşlemiş yüreğinin üzerine sevdasını Nakış nakış. Aklı hala son sevdiğindeydi. Yalnız bir adam tanıdım Yüreği maviydi,eylüldü gözleri. Hazan yaprakları gibi buruktu Dilinden dökülen sözleri. Bir valize sığdırmıştı dertlerini. Gökyüzüydü onun her şeyi, Maviye tutkusu da bu yüzdendi. Kuşlar gibi Özgür olmaktı tek dileği. Yalnız bir adam tanıdım Unutmak istiyordu elemi, Yalnız kalmak Anılardan uzaklaşmaktı isteği. Gözlerime bakarak şöyle dedi: Hayatı alma ciddiye Bu devran böyle gelmiş,böyle gide Sen sen ol çok bağlanma kimseye. Yalnız bir adam tanıdım. Mertti,dürüsttü, Kocamandı yüreği Ve; Her şeye rağmen Maviydi hayalleri ALINTIDIR...

9 Ağustos 2012 Perşembe

Ve Adamın A'sı büyük

Ve kafasından böyle gitmez diye geçirdi adam. Sonra yürümeye devam etti, yürüdükçe konuşmaya başladı, düşünceleri artık dudaklarındaydı ve asıl olan gerçek, tamda buradaydı işte. Düşünürken yürümek ona iyi geliyordu ama genelde yürürken düşünebiliyordu, daha fazla düşünmemek için gece yarısına kadar çalışıyordu... Çalışmak bir eylem meselesini çoktan geçmişti adam. Çalışmak düşünmemekti. Sevgili Adam derken Adamın A'sını büyük yazardı hep ve şöyle derdi:" Ne yani ismimi yazarkende mi küçük kalalım." Bunu hiç sevmezdi hayatta o kadar düşündü ki yaşanmamış hayatını yaşamasa ancak bu kadar düşünebilirdi. Adam birden sokağın tam ortasında durdu bunların hepsini bi anda düşündüğü için durdu, hafif rüzgar esti, kımıldayacak saçı yoktu ama yinede saçının kımıldadığını hissetmek ona güzel geliyordu. Ve adam böyle gitmez dedi ve sustu... Ondan sonra yine aynı gitti.

11 Haziran 2012 Pazartesi

Ağlama sen kızım, hepsi ölecek...

Nefretim tavan yapmış bi şekilde, nasıl olur diye düşünmekten duramıyorum. Kutsal olan insanlara nasıl bağrılır, onlara bunu yapanların tabiriyle nasıl bi insanın hayatının ağzına sıçarsın sen, kimsin sen, kim! Nerden alıyorsun bu cesareti ahmak! Oysa daha farklı olsaydın da onun hayatına renk katsaydın daha iyi değil miydi. Şimdi senden kurtulunca çitası bastırılmış bir benlik olduysa insan, ne yapar artık. O ideallerinden vazgeçip yeni bir berbat hayatı sen ona neden layık görüyorsun. Nefretim o kadar yoğun ki. kelimeleri parçalamak istiyorum şu an, tuşlarım bir daha çalışmaya bilir... Seni sen yapan bir kadına aynı vasıfa ulaşak bir kıza sen nasıl nasıl nasıl hayatının ağzına sıçarsın, insanların bazıları kapatılmalı, öldürülmeli. Evet ben bencilim, onlardan daha kötüyüm, ama bazen kötülükler kötüleri daha iyi yapar. Emsal teşkik eder hayatlar, her bölgeden bir pilot adam seçilip yapılmalı bunlar, nefretimi kusuyorum şimdi onların üstüne, ağlattıkların kızların gözyaşlarında boğuyorum onları....

20 Mayıs 2012 Pazar

Nasibin nasibine dokunan acıklı hikayesi

Nasip diye bir şey varmış. Sonra yolda Kısmet'le karşılaşmışlar. Kısmet'in kısmeti açık olduğu için Nasibi istememiş. Kısmetli sonuçta... Kaderle bir gün yolda karşılaşmışlar. Kaderle baya samimi olacaklar gibiyken anlamış ki, Kader oynaşık hatunlardan... Nasip boynunu eğmiş...

16 Mayıs 2012 Çarşamba

Aşık olunacak adam!

Bizim gibi adamlar mutlu olmaz Rasim. Biz idealist olan erkek tipiyiz. İsterler bizden ama asla sahip olmak istemezler, sıkarız biz onları. Geniş davranırız, rahat bırakırız, severiz biz Rasim, öyle sevgi ki baş dönmesi yapar rüya sanırlar ve kendi kendilerini uyandırır kadınlar. Anlamadın Rasim sen beni!, sevemeyiz yada mutlu olmayız demiyorum. Bir mutluluğu paylaşamayız diyorum... Bi duygusallık lazım değil adam sayılmaya, bizde var bunlar, rakı muhabbetine çağırırlar bizi, oralara buralara gideriz biz. Beraber yıldızları sayarız. Akşam eve gideriz sonra... Biz dinleriz Rasim. Evet Rasim. Biz herkesi dinleriz. Anlatmayız ama, anlatmak bize küçük gelir, ağır gelir onlara muhtaç kalırız, sevgi isteriz... Biz severiz Rasim! Ama mutlu olamayız be. Asl olan şeyleri yapmayız. Yalan sahiplenmeyi beceremeyiz, eteğine karışmayız, makyajına karışmayız, akşam dışarı çıkmasına, erkek arkadaşlarınla vakit geçirmesine. Ben nasılsam, o da öyle olsun ister, bizim gibiler... Şimdi anlamaya başlıyor musun Rasim geçerken bizi? Kadın erkek eşitliğini bozan aşklara aşık olur bizim kadınlar, kendilerini kafese koyanlarlar evlenirler. Biz hayat isteriz. onlar hapishane verir, bu yüzden onlar kazanır... Ama kadınlar var ya Rasim, hani aşık olunanlar. Onlarda bozulur be Rasim. Yol yakından sen dön, iyi adam olmaktan. Eski yeşilçam filmlerinden, eski 45'lik plaklarından, kimin okuduğu belli olmayan kitaplarından... Sen en iyisimi alış bunlara zamanla zaten daha fazlada konuşmayacaksın yoksa... Boğacaklar seni, içkiler arkadaşın olur, herkesin aradığı olursun da... Sen hiç arayamazsın. Aklına yazma bunları, nasıl olsa yaşayacaksın be yavrum...

24 Nisan 2012 Salı

Bi anda

İletilmeyen çok mesaj gönderdim sana, hiç biri gitmedi. Sen belki bi gün bi şekilde o hattını takarsın diye sana çok mesajlar gönderdim ama gitmedi... 3 5 gün sonra başarısız iletileri aldım, yenildim sana. Dünya küçükmüş peh! Ben senin gölgen gibiydim ama seni hiç görmedim... Uzanmaya bile yetemedim... Her hatırladığımda seni içmek istedim, içmedim, anın taze kalsın istedim... Acı çeke çeke hatırladım seni, bata bata göğsüme öyle derin yaralarımın boşluklarını sen doldur diye, benden gittiğini söyleyemem sana yaralarımın içinde dolusun çünkü... seni hatırladığım geceler vardı hep midemde dolanan ve vucudumu linç eden haplar vardı mesela, sen hiç bilmedin. Öyle bir hayat yaşadın ki, nispet edercesine öyle derin ve.... Bi sabah karşılaşsak ve ben karşında sessiz kalırım, sana anlatacak çok şeyim var o sensiz gecen geceleri nasıl anlatırım sana, bu yüzden susarım... Aslında seni sevmediğimi sana nasıl söylerim. Sen gülersin güçlüymüşsün gibi, yok değilsin güçlü falan, beni gördüğünde öyle dağılıyorsun ki kendine bile bunu itiraf edemiyorsun... Hayat o kadar kısa ki, ben bir tramvay kaçırdım diye sen sırada ki tramvaya biniyorsun... Gözlerin benden sonra o kadar yere bakıyor ki, saklanıyorsun, gözlerim bozulduğunı söylememiştim sana bu yüzden sadece seni yüz metre öteden tanıdım, onlarca kişi içinden seni seçtim ve kalbimi durdurdum. Ben seni sevmediğimi bir kez daha söyledim... her gördüğümde biraz daha fazla kaldığım zaman yanında anladım seni, sen... Nefretle siliyorum seni gözümden öyle düşüyorsun ki, kalbim dayanamaz buna daha fazla, sen hala eskisi gibi değilsin cümlesi var bide, yanlış cümleler kuruyorum sana, ben seni eskiden olmadığımı gibi görüyorum, düşük ve yıpranmış. Acıdığım durumlarında var, öyle yakınım ki sana korkman bundan sanırım. Saçlarını boyatmalısın bence, ihtimal insanları sınıfı değiştiririm böylece bende, kendimi kuyulara atıyorum artık, biraz daha kendimdeyim. Sen bana diyordun ya hani ben seni yola getirdim diye, sen olduğun için değil sen olmadığın için yola geldim ben. Git başımdan uyumalıyım...

13 Nisan 2012 Cuma

Sende birsin, bende güzelim....

Yalnız bir, bir hep yalnızdır ve dimdikte ayaktadır bence. sekiz var bide öyle orospu bi bi bi rakam ki imrenen insanlar çoğunlukta, özel hayatına bakarsak, üç ile birleşik bir hayatı var, sıfır ile düzenli oynaşı ve sonsuzluk ile sevişmişlikleri. Herkez ister sekiz olmayı ama birde güzel sayı be abi! ben şu an bir hastasıyım ve sanırım bu böyle sürer... Salak mısın sen birader sekiz gibi takıl işte sekizi sev diyenler varsa da sen biri bide benim gözümle gör diyip onlara mecnun sözünü hatırlatırım... Sekiz olmak basit iş önemli olan birlikte ve güzel şeyleri bir aradayken tek bir kişiyle yapabilmek dediğim olay, sekiz istediği bir şeyi farklı kişilerle fantazisine uyarlayarak seviyor ve bu onun egosunu tatmin ediyor.. Her erkeğin olmak istediği şey aslında biraz ama istisnalar kaideyi bozmaz sanırım...

Tek taraflı suç olmaz kanısındayım birazda, sen nerden bilcen lan! diyenlere tabi tek taraflı işlenen öyle suçlar var ki aklınız durur bilirim... Şerefsizliğin daniskası , onlara daha fazla bir şey demem ben zaten... şimdi olaylara çift taraflı bakarsak yani ben hep öyle yapmışımdır ya bi yanlışlık yada bir doğru olduğunu görürüz dimi güzelim...

Ayak adım mesafesinin bir olduğu bir yürüme mesafesinde ne kadar istesen de görmeyi göremediğim hatunlar var, yada camda Fatma teyzeyle Ahmet amcanın sigara keyfine şahit olduğum durumlar... Hayat biraz bir ile sekizin oynaşması aslında bana öyle geliyor arkadaş senin düşüncen mi önemli benim ki mi, daha fazla yazarsam zaten saçmalayacağım bunu da ilave ederim buraya... ,

HEPİMİZ BİRAZ OROSPUYUZ... Biraz düşün istersen...

3 Nisan 2012 Salı

Olmasın...

Olmasın kimse yanımda boş ver! bunu az önce bi arkadaş vasfına yakışmış bir insandan duydum. Uzaktan bağırdı bana ve o kadar içimde hissettim ki bunu. Kalmasını öğrenemedim hala, o kadar uzun zamandır yalnızım işte. Günler, geceler, aylardır yalnızım. Şikayet ettiğim günler, mutlu bir insanın ki kadar... Yalnızlıktan zarar görmedim hiç.. Şikayet demişken; biraz açayım bunu sevgili yalnızlar, öyledir ki için içine sığmaz gözlerin kan çanağı olur da sen yine de uyumazsın, kitaplar bile senin nefesini keser, içkiler seni dışlar, miden seni kabul etmez. Yatağın bile seni koynuna almaz bu yalnız geceler de..

Oysa elimden tutan biri olsaydı ben ona git deseydim de o yine kalsaydı. Bilir beni ben anlatmam kimseye kendimi.. Acılı günlerimde uzak dururum insanlardan....

26 Mart 2012 Pazartesi

O da kim ???

İlginç midir bilmem ama az önce oldu bu olay... Yürüyerek gelmeyi tercih etmiştim, tranvay bi an uzak geldi bana ve havanın aldatıcı güzelliği. Bi anda yürümeye başladım ve biraz beni tanıyanların da dediği gibi nereye yetişiyorsun havasında, baya baya koşturuyordum, Eczacılık fakültesinin oralarda önümde uzun saçlı ve yeşil ceketli biraz farklı bir yürüyüş stiline sahip bir elemanın önüne geçtim ve daha sonra o beni benden daha hızlı adımlarla geçti. Ve aramızda ki mesafeyi korudu... Bi ara yavaşladı, ben tekrardan ona yaklaşınca, o kadar yorulduğu belli oluyordu ki, ayağı bi an aksadı ve benim onu geçeceğim bi anda, hızla koşmaya başladı bi an durdu ve arkasına baktı ve tekrar koştu. Bi anlam veremedim buna, sonra bizim köşedek i bakkalın orada durdu ve benim geçmemi bekledi. Geçerken yüzümü çevirip ona bakmadım, aklımdan bu olay sürecince türlü düşünceler geçmedi değil yalnız en mantıklısı bir sorunu vardır sanırım oldu.... Ben korkulacak adam mıyım diye geçirdim içimden,evet!...

25 Mart 2012 Pazar

YENİDEN SEVMEK İÇİN NE EKSİK ???

Hiç uzun yazmak için zamanım olmadı. Ne zaman aklımda bir şeyler olsa, biri mesaj atıyor, birisi çağırıyor ya da o an yazılmıyor... Hep böyle saçma durumlarda yazıyor insan... Ne yazdığını da bilmiyor böyle işte, Genel kelimeleri böyle, işte, -yor ekleri kovalıyor sürekli, işte böyle... Uzun uzun kafamı gömüp yazmak istiyorum oysa öyle dolu dolu haykırırcasına, bir şeyler karışmadan sadeliği ortaya çıkarmak istiyorum... Ben zamanı hiç doğru kullanmadım, çocuk. Yaşlanan insanlar gördüm mesela, plak çalan gramofonlara hayrandım ben, ikinci el kitapların sadece kokusunda sarhoş olan bir adamdım ben Gülay, sana uzun uzun sevgi sözcükleri söyleyemem ben, işte dersem ve böyle kullandıysam bil bunu, seni ne derece harflerle sevdiğimi... Şimdi söyle bana güzellik ne derece duru be sevgili... YENİDEN SEVMEK İÇİN NE EKSİK ???

11 Mart 2012 Pazar

Umutlanmak nedir ki ?

Biraz uyku gelmeli gözlerime, dinlenmiş kalbim artık biraz koşturmalı. Sessizlik biraz susmalı. Kelimeler anlam kazanmalı artık.... ilk renkli sinemaya beraber gitmeliyiz mesela, tiyatroyu sana getirmeliyim, oysa aşk oyun değil değil mi ? Peki ya hiç olursa koca bir hiç ve senin gözlerin sadece bana sadece bakarsa... Umutlanmak nedir ki ???

18 Şubat 2012 Cumartesi

Var mısın uyumamaya ?

Tüm rehberi gezersiniz, aslında hiç kimseyi aramak istemezsiniz ama yine de ararsınız, bir umut. Ufakta olsa bir umut... Belki eliniz birine yatar o zaman da saat geç olmuş olur, mesaj atarsınız... Aslında uyumayan biri o an 3. Uykusuna dalmış olur, sizin mesajınızla... saçma bir uyku hali gelir gözlerinizi açık tutamazsınız ama uyku bir düşman gibi geceye, uykuyu def etmeye çalışırsınız, gece yoldaşınızdır, sırdaşınızdır, merheminizdir. Geceyi örten siyah tüm sesleri de almıştır. Boğazınız yanar, siz bir bardak suya hasret bile kalamazsınız... Elleriniz titrer, bacaklarınızı karnınıza kadar çeker ve ellerinizl bacaklarına kenetlersiniz, uykuyu getirmek istersiniz bedeninize... Siz bir satır yazarsınız, şarkıya girer solist sen uyursun, hemde öyle bir uyursun ki artık gece sana düşman olur... Ararsanız birini aradığınız tek şey yalnızlık olur... Aradığında kimse etrafta olmaz, kural böyle var mısın uyumamaya?...

11 Şubat 2012 Cumartesi

Ben gözleri olan bir adamın gözleri görmeyen bir adama eşitlendiği bir kış uyku suyum

Şimdi bir yazı yazmam gerekse, gereksiz bir yazı yazarım. Çünkü ne kadar yaşadım, ne gördüm desem, tartışmaya açık bir konu olur. Oysa ben tartışılacak bir konuya konu olmak istemiyorum. O kadar küçük yaşta sizin 70 yılda yaşadıklarınızı yaşayanlar var ki, bunları insanlara anlatmak zor, anlatmayı beceremem zaten. O yüzden sustum bende... Şarkılar başlar önce sabahları sen uyurken dinlersin ve biri sabah uyanmayı tercih eder... İçine kapanmış evler var mesela, fırtınada yakılacak evler... Gözyaşlarını biriktiren basit insanlar var, gözyaşlarını tutan güçlü insanlar, güçlü mü ? Sadece karşısında ki kişi seni alt etmesin diye yapılası tuhaf hareketler. Bir yerde saplanma korkusu, korkmayanların uykusuz, Gözleri siyah bir at. Sessizlikte yürüyemeyen bir adam, ve yalnızlık içinde parfüm kokusu... Dedim ya ben bir yazı yazmaya kalksam, her şeye dokunur bunun ucu, gözlerim çok fingirdek, her-kezle oynaşıyor. Bu yüzden hepsini yazamıyor ellerim. Yazı yazmaya bile kalkışmam ben, ne gördüm ki yazayım, ne hissettim ki yazayım. Ben gözleri olan bir adamın gözleri görmeyen bir adama eşitlendiği bir kış uyku suyum. Sen gözleri olan bir kız olarak görüyor musun siyah'ın üzerinde ki lekeleri ne kadar belirgin...

1 Şubat 2012 Çarşamba

Yalnızlık güzel şey...: YALNIZLIK

Yalnızlık güzel şey...: YALNIZLIK: cok yalnizim, mutsuzum gorundugum gibi degilim aslinda karanliklarda kaybolmusum bir isik ariyorum, bir umut ariyorum uzun zamandir arad...

31 Ocak 2012 Salı

YALNIZLIK

cok yalnizim, mutsuzum
gorundugum gibi degilim aslinda
karanliklarda kaybolmusum
bir isik ariyorum, bir umut ariyorum uzun zamandir
aradikca batiyorum karanlik kuyulara
kimse duymuyor cigliklarimi
duyan aldiris etmiyor cekip kurtarmak istemiyor
bense insanlarin bu ilgisizligi karsisinda ilgiye susamisim
umidimi yitirmisim
biliyorum bir gun dayanamayacak kucuk kalbim
arkami donup inandigim ve guvendigim herseye
veda edeceğim. N.M.

22 Ocak 2012 Pazar

insan...

İnsanlar, evet. O kadar farklılar ki, gözyaşları, ruhları, beyinleri, saçları, gözleri, tavırları, tabi ki de elleri. Çoğu insan görüyorum, insanlara özgü olan bir özellikten biriyle gözümle. Ama o kadar farklı anlamlar getiriyorum ki kişilere, dalıyorlar hiç bi şey umurlarında olmamış gibi, bi yerde yangın çıkıyor ama o insan dalıyor, alis'in harikalar diyarın hansel'le gratel'in çikolata evini yiyiyor.. İnsanlar, ah ne kadar güzelsiniz, aynalar çatlar kıskanmaktan, insanlar çok güzelsiniz... ufak, daha yeni keşfemişsin dünyayı, dünya senin etrafında dönüyor. ahh ne kadar da tatlısın. Büyüme sakın, büyüyen çirkinleşlyor, sen bu dünyanın kötülüğüne kanma ey ufaklık... Küt kesilmiş saçları, meydan okuyor yaşlılığa, güçlü kılıyor kendini, altın küpeleri var zarafet dolu bir kadın, neyi beklediğini bilmiyor. Beklediği gelicek diye yığınlar dolu hayaller kurup, saatine bağırıyor. Çok güzelsiniz.. Zarafetli bayan. İnsanlar, evet. Saçı uzun, aklı kısa, gözü görür, kulağı duymaz. Hepsi insan. insan demişken, kimler mutlu ki bu hayatta, insan mı? İnsan, evet. Oysa ben hiç görmüyorum mutlu bir gülümseme, asık hep suratlarınız, bir yığın et parçası gibisiniz, beslenmek için yemek yerken bedeninin güçlendiği için mutlu olduğunuzu sanıyorsunuz. kelebekler rengarenk olduğu için hanenine 1 dakikalık bir mutluluk ekleniyor. Gülüyorsunuz, kahkalar patlatıyorsunuz, sizi mutsuz edicek hiç bir şey yok. Derken bir sabah kalkıyorsunuz, yatakta tek başına, bir kelebek yeni çıkmış kozağından, güneş mutlu, rüzgar mutlu. Kalktığında yüzündeki o mutsuzluk ne o zaman... Sen güneşin doğuşuna, kelebeğiln uçuşuna mutlu olan, kahkaları havada tutan, bir uyanış mı çekti derin kuyulara, insanlar görüyorum. Mutsuzlar, para harçıyorlar deli gibi, bir anlık mutluluk kazanıyorlar. İnsanlar görüyorum, hayatı anlamışlar, ruhları ağırlaşmış, ölmeyi bekleyen insanlar, ve pizzacı bir çocuk bir anlık mutluluk götOrüyor, kendi mutsuzluğunda... İnsanlar, bir yerden bir yere akın akın giden insanlar. Yürüyen merdivenlerde birbirine çarpan insanlar, sıcak olmasının tek sebebi olan işgalci alışveriş merkezleri. Hayat verilen değerlerden uzak, soğukta intihar eden, kalorifer az yanıyor diye dışarda ölen insanlar... Her an patlaması için deli gibi bulaşık yıkayan kadın, henüz daha 11 yaşında serseriliğin mutlu edeceğini düşünen çocuk. Büyüdüğünde sevgilisi güzel olmadğı için, olsa bile g0zü doymadığ , başka erkeklerin sevgilillerine sarkan kötü çocuk, şerefsiz! Kokuların üstün kıldığı muazzam insan... Bakışlarındaki donukluğu, bir sinç gülümsemesine dönüşen sakin erkek.. Saatlerce sürecek yemeği bir anda kaşıkla ele geçicen insan... YaLNıZLıK GüZeL ŞeY...

21 Ocak 2012 Cumartesi

GAR

Gidenler geri gelir mi bilinmez. O kadar yaşlı göz, dinecek elbet. Uzun saçlar kesilecek. Milli plyango birisine vuracak mutlaka. Anonslar geçicek rüyalarında. Sen hep bir sonraki durakta iniceksin, uykun ağır basıcak gerçeklere... Kar yağışı beklenen bir hayatın içine düşeceksin, donacaksın, ölmeyeceksin... Bavullarında tarif edilmez ağırlık, elinde bir cips ve çok mutsuzsun... Yanına yaklaştımayan tavırların, ayrımcılığın daniskası, önyargılarının esiri olmuş bir adam... Saçları sarı, kırmızı bir montlu kızın soğukla mucadelesi. Bi yerden bi yere gitmeniz için olağanca çağrılar yapan kadın. Güzel gişe memurları, hep güzeller. Nasıl oluyor hiç anlamam, hep aşık olurum. Gişe memurları... Ahh nasılda unutmuşum, bavul şimdi en altındadır, olsun yine de çıkarmam lazım çabaları bir garda. Dünyayı dinlemeyen bir kadın, alis'in diyarında, şapkası var, gözleri yok, kulakları sağır, mutsuz... Sıkılganlıktan belkide belki de, her neyse o adam açmış laptopunu gar'a meydan okuyor, cool... Sürekli küfür eden temizlik görevlisi, fındıkların alasını satan bir abla. Ben kendim için yaşarım tavırları diyen bir kadın, iç dünyası aydınlık, ya dış dünyası, kapatmış kendini, ruhu serbest kalsa neye yarar, bedenin içinde haps olmuş birer cümle. Sevgilisine "gitme" demek isteyen bir adam, lakin bencil olamıyor. Sarı saçlı kız soğuğu yendi. Yanaşan bir tren bacaklarıma kadar. İçi boş ama içi umut dolucak. Yeni insanlar, hızlıca gar'ı boşaltan hızlı ve asi insanlar, kimi mutsuz. İlk defa trene binen küçük kız. Yılların birikimini mutlu olarak geçirmeye çalışan bir tombul teyze. Topuklu bir kadın, pembe montun olmayacak kadar çirkin, sarışın ve umursamaz. Gözleri umut dolu bavul eşeleğen kız, saçları düz, gözleri renkli, konuşan iki kız, dünyaya renk katmaya gelmişler, çok uçmayın demek isterdim onlara, dünya mutsuz, sen mi mutlu olmaya çalışıp etrafına ışık saçamazsın... YaLNıZLıK GüZeL ŞeY...

19 Ocak 2012 Perşembe

1.

Bir sabah yolda yürüme hissi boğdu beni, burnumdan giren soğuk hava ağzımdan artı santigrat olarak geri çıkıyordu ve kısa sürede çektiğim hava oluyordu. Çenemde ki yanma hissi ve sabah tıraş olmanın verdiği saçma güzellik, kulaklarını tıkamayı öğrenmiş bir çocuk, gözleri dolu dolu olmasına karşın ağlamayan bir göz, hepsi toplanmışlar aynı anda bir kaç farklı yerde kurban kesiyorlardı. Karışık hayatların aynı toplantıları, güzel gözlerin saçma mutlulukları. Sessiz çocuğun hırçın dünyası, çikolata mutluluğu, yeryüzü sıcaklığı ve küresel ısınma, enerji sorunu, temiz çevre. Hepsini boş vermiş bir adam. Gözleri hafif kısık ve ağlamaklı, saçları yeni taranmış, kolonya kokusu üzerinden hiç çıkmamış, göz kapakları ağır ve yalnız, iki gözü var ama ikisi de yalnızlığa kurban olmuş. Kırmızı ışık yanıyor. Çocuk ayakkabısı. Yağmur başladı. Şiiii sessiz ol. Siz ne yapıyorsunuz burada. Yalın bir müzik. Son notalarda olan diyez, bemol, oktav korkusu, minöre inememe yavaşlığı, seni düşünmeyen milyonlarca insan. Kalbinde.... YaLNıZLıK GüZeL ŞeY....Memduh UYGUNSUZ...

13 Ocak 2012 Cuma

yalnızlığım ergenlik dönemine girdi, bu yüzden anlaşamıyoruz, sanırım ayrı eve çıkıcam...